Britanya Kolombiyası'ndaki İlk Milletler: Binlerce Yıllık tarım Geleneği ve Toprak İddialarıBritanya Kolombiyası’nda (BC) yaşayan İlk Milletler, binlerce yıldır ormanlık alanlarda yaşamlarını sürdürmüş, beslenme ve tarım pratikleri konusunda ustalaşmış topluluklardır. Yeni bir çalışma, bu halkların doğal çevre ile olan etkileşimlerini bir adım öteye taşıyarak ormanlık alanlarda
fındık yetiştirdiklerini ve bu tarım faaliyetlerinin genetik izlerini bugün hala taşıdığını ortaya koyuyor.Bu bulgular, Kanada’daki bazı yerli ulusların, atalarının bu topraklardaki geleneksel kullanımlarını öne sürerek arazi haklarını savundukları bir dönemde, tarihi bir bağlamda değerlendiriliyor. Gitxsan, Ts'msyen ve Nisga'a gibi kabilelerin, sözlü tarihleri aracılığıyla, gagalı kestane gibi ağaçların sistematik olarak yetiştirilip değerlendirildiğine dair bilgiler nesilden nesile aktarılmıştır.
Gagalı Kestane ve Orman Yangınlarının Rolü
Gagalı kestaneler, Rocky Dağları’nın batısındaki birçok ağaç türü gibi, orman yangınlarının ardından tohumlarını bırakır ve yeni filizler oluşturur. Yerli halklar, bu doğal döngüyü tarım sistemlerine entegre ederek gagalı kestane gibi ürünleri düzenli bir şekilde toplar ve yetiştirirlerdi. Simon Fraser Üniversitesi’nden Chelsey Geralda Armstrong, yerli halkların kestane ağaçlarıyla olan bu uzun süreli ilişkisinin bitkilerde genetik bir iz bırakıp bırakmadığını anlamak için kapsamlı bir genetik çalışma yürüttü.
Genetik İzlerin Peşinde
Armstrong ve ekibi, BC bölgesinde yer alan üç farklı bölgede toplamda 219 farklı fındık örneğini analiz etti. Çalışmada, 9.650 genom çapında tek nükleotid polimorfizmi (SNP) değerlendirilerek, genetik çeşitliliğin izleri haritalandırıldı. Bu analizler sonucunda, paylaşılan genetik soy kümelerinin doğal süreçlerin ötesinde bir düzen sergilediği ve insan etkisiyle şekillendiği tespit edildi.Genetik çalışmalar, doğal süreçlerin öngördüğü gibi aynı genetik soyun belli bölgelerde kümelenmesini bekler. Ancak bu çalışmada, ortak genetik geçmişe sahip 5 farklı ağaç grubunun 400 milden (yaklaşık 640 kilometre) fazla bir alana yayılmış olduğu görüldü. Bu durum, yerli halkların, fındıkları farklı bölgelerden getirerek yetiştirdiği ve bu sürecin kasıtlı bir tarım faaliyeti olduğunu düşündürdü.
Tarih ve Arkeolojik Bulguların Desteklediği İddialar
Science Magazine’de yer alan makaleye göre, bu fındık ağaçlarının birçoğu, Ts'msyen, Gitanyow, Gitxsan ve Nisga'a halklarının binlerce yıl boyunca yaşadığı ve Temlaxam olarak bilinen arkeolojik alanın çevresine yayılıyor. Bu alan, yaklaşık 3.500 yıl önce doğal afetler sonucu yok edilene kadar bu halkların merkeziydi.Arkeolojik kazılarda yaklaşık 7.000 yıl öncesine dayanan katmanlarda bulunan fındık polenleri, yerli halkların bu fındıkları kasıtlı olarak farklı bölgelerden getirip yetiştirdiğini ve bakımını yaptığını ortaya koyuyor. Benzer şekilde, Brezilya cevizi ağaçlarının Amazon’daki dağılımı üzerine yapılan çalışmalar da bu tür tarımsal uygulamaların benzer izlerini taşıyor.
Kuzey Amerika’da Orman Tarımı Geleneği
Bu bulgular, mısır gibi ürünlerin evcilleştirilmesinden önce bile Kuzey Amerika’da orman tarımının yaygın bir uygulama olduğunu öne süren bir görüşü destekliyor. Armstrong’un çalışması, bu bölgede yaşayan halkların yalnızca avcı-toplayıcı olmadığını, aynı zamanda tarım ve doğal kaynak yönetiminde yenilikçi yöntemler geliştirdiğini gösteriyor.
Arazi Hakları İçin Önemli Bir Adım
Bu araştırma, Kanada Yüksek Mahkemesi’nde devam eden toprak iddiaları davalarında güçlü bir kanıt niteliği taşıyabilir. Yerli halkların, atalarından kalan bu topraklardaki geleneksel tarım uygulamalarını kullanarak, modern hukuk sisteminde haklarını savunması mümkün hale geliyor.
Kültürel ve Bilimsel Açıdan Değerli Bir Miras
BC’deki İlk Milletler’in gagalı kestane yetiştirme ve diğer tarım pratikleri, sadece geçmişten günümüze bir kültürel miras taşımakla kalmıyor, aynı zamanda ekoloji, genetik ve tarih alanlarında yeni ufuklar açıyor. Bu çalışmalar, yerli halkların doğal dünyayla uyum içinde geliştirdikleri sürdürülebilir tarım yöntemlerinin modern dünya için de ilham verici olduğunu kanıtlıyor.