inek sütünün nasıl artacağıyla ilgili öyküleştirilmiş haberGülsüm, sabahın erken saatlerinde çiftliğin kapısını açarken derin bir iç çekti. Güneş yeni doğmuş, serin sabah havası yüzüne hafifçe vurmuştu. Yıllardır bu küçük çiftlikte yaşıyordu. Eşi İsmail, hastalandığından beri işin büyük bir kısmını tek başına üstlenmek zorunda kalmıştı. Çocukları şehirdeydi; sadece bayramdan bayrama ziyarete gelirlerdi. Günlük işlerin ağırlığı ve İsmail'in sağlık durumu, Gülsüm’ü her geçen gün daha da yoruyordu. Ama en büyük derdi, ineği Sarıkız'ın süt veriminin her geçen gün azalmasıydı.Sarıkız, Gülsüm'ün göz bebeğiydi. Bu küçük inek, onlara yıllardır ekmek kapısı olmuş, köydeki herkesin takdirini kazanmıştı. Ama son aylarda Sarıkız'ın sütü gitgide azalmış, sabah sağımda kovayı ancak yarısına kadar doldurur hale gelmişti. Gülsüm, bu duruma çok üzülüyordu. Sarıkız sadece bir hayvan değil, ailenin bir parçası gibiydi.Bir sabah, Sarıkız'ın önüne samanını koyarken onun halsiz ve üzgün bakışlarını gördü. Gülsüm, inekte bir şeylerin ters gittiğini hissetti. Başını okşayarak ona fısıldadı: "Ah Sarıkız, sana ne oldu böyle? Senin sütünü eski günlerdeki gibi bol bol sağmak varken şimdi neden bu kadar azaldı?" O an gözleri doldu. İsmail’in rahatsızlığı, çiftliğin mali yükü, çocukların uzaklarda olması ve Sarıkız’ın bu hali onu çaresiz hissettirmişti. Süt azaldıkça geçim sıkıntıları artıyor, bir umut Sarıkız’dan gelen gelir de yavaş yavaş tükeniyordu.Köydeki komşuları da bu durumu fark etmişti. Herkesin dilinde aynı soru vardı: "Gülsüm abla, senin Sarıkız niye artık bu kadar az süt veriyor? O kadar bakımını yapıyorsun, neyi eksik ki?" Gülsüm, bu sorular karşısında her seferinde omuz silkip "Bilmiyorum, deniyorum işte, ama eski hali kalmadı," diyordu. İçinde, Sarıkız'ın eski sağlıklı günlerini özlüyordu.Bir akşamüstü, köyün veterineri Mehmet Bey, Gülsüm’e uğradı. Gülsüm, ona Sarıkız’ın durumunu anlatırken sesi titriyordu. Veteriner, ineği muayene ettikten sonra derin bir nefes aldı ve "Gülsüm abla, Sarıkız yaşlanmış. Bu yaştaki ineklerde süt verimi doğal olarak azalır. Ama senin için yapabileceğimiz bazı şeyler var. Belki beslenmesini iyileştirirsek biraz toparlar," dedi.Veterinerin sözleri bir umut ışığı yaktı Gülsüm’ün kalbinde. Beslenme, evet, belki de Sarıkız’ın sütünü artırmanın yolu buradaydı. Veterinerin tavsiyelerine kulak verdi: Daha besleyici yemler, vitamin takviyeleri ve düzenli bir sağım programı… Gülsüm, ertesi gün hemen köyün kasabasına gidip Sarıkız için en iyi yemleri aldı. Kendi bütçesini zorlayarak, Sarıkız’a en iyi bakımı yapmaya kararlıydı.Her sabah Sarıkız’ın yanına gidip, onunla konuşarak yavaş yavaş yeni yemlerini veriyordu. İneklerin sadece fiziksel değil, duygusal ihtiyaçları olduğunu da biliyordu. Sarıkız’ın başını okşuyor, ona sevgisini gösteriyordu. İçinden, "Belki de Sarıkız sadece biraz sevgiye ve özenli bir bakıma ihtiyaç duyuyordur," diye geçirdi.Haftalar geçti, Sarıkız’ın süt verimi yavaş yavaş artmaya başladı. Her sağımda kovadaki süt miktarı biraz daha fazlaydı. Gülsüm, bu duruma inanmakta zorlanıyordu. "Gerçekten mi? Gerçekten toparlıyor musun Sarıkız?" diye sevincini Sarıkız’a belli etmeye çalışıyordu. O günlerde Sarıkız'ın yeniden süt vermeye başlaması, Gülsüm’ün de moralini yükseltmişti. Artık kendini daha umutlu ve güçlü hissediyordu.Ancak Sarıkız’ın sütü asla eskisi kadar bol olmayacaktı. Veterinerin dediği gibi, yaşlılık doğal bir süreçti. Ama yine de Gülsüm, Sarıkız’a en iyi şekilde bakmaya devam etti. Her gün, sabahın erken saatlerinde onunla ilgilenmek için kalktı. Sütü ne kadar az olursa olsun, Sarıkız’ın onun hayatında taşıdığı anlam çok büyüktü.Bir sabah, Gülsüm kovadaki sütü doldururken durdu ve elini Sarıkız’ın sırtına koydu. "Sana ne kadar teşekkür etsem az," dedi sessizce. Sarıkız, başını hafifçe Gülsüm’e doğru çevirdi, sanki onu anlıyormuş gibi. Gülsüm’ün gözleri doldu. Yıllar boyunca Sarıkız ona ve ailesine ekmek kapısı olmuştu. Şimdi bile, yaşlanmasına rağmen elinden geleni yapıyordu.Gülsüm o gün, Sarıkız’ın sütünden yaptığı yoğurdu masaya koyduğunda, İsmail ona gülümseyerek baktı. "Sen de Sarıkız da bu evi ayakta tutuyorsunuz," dedi İsmail. Gülsüm, eşine bakarak gülümsedi, ama içinde derin bir hüzün hissetti. Çünkü biliyordu ki, Sarıkız’ın bu dünyada fazla vakti kalmamıştı. Ama o, bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmek ve Sarıkız’a olan borcunu ödemek istiyordu.Sarıkız, bir yıl sonra, sonbaharın serin bir sabahında Gülsüm’ün kollarında son nefesini verdi. Gülsüm, Sarıkız’ın başını okşarken gözyaşlarını tutamadı. "Ah Sarıkız, bize çok emek verdin," dedi. "Senin hakkını asla ödeyemem."Sarıkız’ın ardından Gülsüm, onun anısını hep yaşattı. Her sabah süt sağdığı kovayı, Sarıkız’ın eski kaldığı ahırda sakladı. O kovaya her baktığında, Sarıkız’ın ona kattığı onca şeyi hatırlıyordu. Ve her ne kadar Sarıkız’ın sütü eskisi kadar bol olmasa da, onun hayatına kattığı sevgi ve umut her zaman kalbinde olacaktı.