Köyden Haber okuyucularına merhaba…
Bu ilk yazımda bir memleket havası estirmek istedim.
Sizi, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine götüreceğim.
Sivri kayalıkların eteklerinde kadim bir şehirdir Sivrihisar...
İçinde tarih yaşar.
Anadolu'nun saat kuleli sayılı yerleşim yerlerindendir.
Dağlarının arkasındaki bağlar şehre lezzet kadar.
Köyleri ise bu şehri bütünleyen puzzle’ın parçalarıdır adeta…
Koçaş’ın patlıcanı, Kepen’in kelemi yöresel yemeklerindeki lezzetin sırrıdır.
Bu yemeklerden iki tadı sizlerle paylaşmak isterim biri çullu köfte, diğeri kelem dolması…
Sadece kelem dolması için bile Sivrihisar’a yatıya gidilir.
O kadar özel, o kadar lezzetli bir yemektir.
Sivrihisar, Nasreddin Hoca’nın da memleketidir.
Hoca, Hortu köyünde (şimdiki adı Nasreddin Hoca köyü) doğmuş, gençliğinde medrese eğitimi için Akşehir’e göç etmiş.
Sivrihisar insanının şakacı ruhu da sanırım Nasreddin Hoca’dan geliyor.
Bunu anlamanız için Hortu’nun sokaklarında dolaşmanız yeter.
Sivrihisar’ı özel kılan insanlardan biri de Yunus Emre.
Bu büyük halk şairi ve tasavvuf insanı da Sivrihisar’ın Sarıköy’ünde (bugünkü adı Yunus Emre Köyü’dür) doğmuş.
Mezarı da doğduğu köydedir.
Sivrihisar’da doğan tarihteki ünlü isimlerden biri de İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’dir.
Fatih Sultan Mehmet’in yanındaki alimlerden biri olan Hızır Bey, İstanbul’un fethinden sonra şehrin ilk kadısı olarak görev yapmıştır.
Tarihi kaynaklarda İstanbul’un Kadıköy ilçesine bu adın, buranın Fatih Sultan Mehmet tarafından Hızır Bey’e arpalık olarak tahsis edilmesi dolayısıyla verildiği yazılır.
Sivrihisar’a değer kadar başka isim de günümüzün ünlü bir sanatçısı; heykeltraş Metin Yurdanur…
Onun dağların eteklerinde oluşturduğu açık hava heykel müzesi onlarca figürle size büyülü bir dünyanın kapılarını açıyor.
Saat kulesi, kilise ve dağların eteklerine yayılmış heykellerin oluşturduğu görüntü bir tablo gibi sizi içine çekiyor.
Sivrihisar’ın sokaklarında başlayan ve kayalıklara uzanan tarihin içinde bir yolculuk bu.
Şehirde pek çok tarihi eser var.
Görkemli birer dinsel yapı olarak bunlardan ikisi ön plana çıkıyor.
Biri Ulu Cami…
Ahşap sütunları ve minberindeki ahşap oymacılığının eşsiz örnekleriyle Selçuklu döneminden kalan özellikli bir yapı.
Diğeri ise 1881 yılında yapılan Surp Yerroryutyun Ermeni Kilisesi…
***
Sivrihisar tüm bu zenginlikleriyle şimdilerde bir televizyonun dizisinin çekim platosuna dönüşmüş durumda.
TRT-1’de yayınlanan Gönül Dağı, Sivrihisar’da çekiliyor.
Şehrin tanıtımı açısından son derece önemli bu tür yapımlar.
Benim gibi Sivrihisar dışında yaşayanlar memleket özlemini bu sayede gideriyoruz.
Çocukluğumuz anıları canlanıyor gözlerimizde.
Ekranda görünen mekanlar bizi geçmişe götürüyor.
Ulu Cami’nin önündeki Şadırvan Meydanı’nı gördükçe çocukluk yıllarının bayramlarına gidiyorum.
Dedemin dükkanında, bayram sabahı camiden çıkan cemaate yer fıstığı ve şeker sattığım günleri hatırlıyorum.
Radyoda Mustafa Kandıralı’nın klarneti eşliğinde oyun havaları.
Sonra kilisenin bahçesinde top oynadığımız günler.
Saat kulesinin olduğu kayaya tırmanışımız.
Eşsiz manzara eşliğinde Sivrihisar ayaklarımız altında.
Her şeyden önemlisi de eski dostluklar, arkadaşlıklar…
Velhasıl şehir dediğimiz şey; bizle birlikte yaşayan ve anılarla geleceğe taşınan bir hayat aslında.
Yolunuz Sivrihisar’a düşerse umarım bu yazı rehberlik eder size…