Gökhan Kayış
Buzul çağında kimi zaman bir göl kimi zaman da denize dönüşüyordu.
Miyonsen dönem yani yaklaşık 20 milyon yıl önce Macaristan’a kadar uzanan bir iç denizin parçasıydı.
12 bin yıl öncesinde bir göl halini aldı.
Günümüzden 6500-7000 yıl öncesine geldiğimizde dev Karadeniz Tufanı ile bugünkü halini aldı.
Yüzlerce büyük deprem ve fırtına atlattı.
Bizanslılar Marmara adasında çok çıkan mermeri bulunca Yunanca Mermer anlamına gelen Marmaros adını verdi.
Bizanslı tarihçi Prokopius Milattan Sonra 10.yüzyılda Marmara denizinde gemilere saldıran bir balinanın varlığından bahseder.
Hatta Osmanlı döneminde balina kemiklerinin surlara asıldığı tarih yazarı Ahmet Mithat Efendi’nin iddiasıdır.
Bilinen bütün balık çeşitleri ve zenginliğine sahipti.
Buraya kadar fazla değil sadece 2.5 milyon yıllık tarihini anlattım.
Sonra insan geldi.
Özellikle 1970’lerde büyük bir akın başladı İstanbul’a.
Tekirdağ’dan İstanbul’a kadar her noktaya lağımları nereye gittiği belli olmayan yazlıklar inci gibi dizildi bu yıllarda.
Aynı tarım arazilerinde dünyanın en zehirli sanayileri atıklarını Marmara’ya akıttı.
Belediyeler atık temizlemeye başladığında yani sadece 15 yılda Marmara denizi artık kirlenmişti.
Ekolojik çöküşü herkes gördü ama kimse umursamadı .
Sadece 1970’lerde başlayan göç sayesinde ülkenin sadece yüzde 9’u kadar yer kaplayan Marmara’da neredeyse her 3 vatandaştan biri yani tam 23 milyon insan yaşamaya başladı.
2.5 milyon yılda oluşan balinaların ve köpek balıklarının yaşayabildiği Marmara’yı son 50 yılda bitirmeyi başardık.
İnsanın para hırsı mucizeleri yok etmeyi başarıyor.
Deniz salyası denilen olaya uzmanlar ekolojik felaket diyor.
Hepimizin anlayabileceği bir dille Marmara aslında öldü.
Şimdi asıl soru şu, geri dönebilecek miyiz ?
Bunun tek çözümü insanlar için bölgenin cazibe merkezi olmaktan çıkması ya da Anadolu’da yeni cazibe merkezleri oluşturmak.
Eğer biz çok çabalayıp bunu başaramazsak emin olun doğa insanı yok ederek bunu sağlayacaktır.