Tohum Bankaları...
Bugüne kadar bir çok şehir efsanelerinde tohumun başına gelmeyen kalmamıştır. Yok bir ülkeden alınan tohumlar toprağı yakıyor, yok ithal edilen tohumlar sadece bir kez ürün veriyor yok bizi zehirliyorlar. Başlarda pek inanmıyor biraz önce de okuduğunuz gibi “ Şehir Efsanesi” denilip geçiliyordu. Oysa, bu söylediklerimiz yavaş yavaş doğru da çıkmaya başlıyor. Düşünsenize artık tohumlar her ülkenin milli serveti ve değeri olarak ön plana çıkıyor. Kıtlık kapımızda. Bu nedenle, Kıyamet Ambarı (Doomsday Vault) adıyla da bilinen; "Küresel Tohum Deposu" 2008 yılında açılmıştır. Depoda dünyadaki bütün bitki tohumları yer almaktadır. Depo, Norveç'in Longyearbyen şehrinde yer alıyor. Düşünsenize birileri 2008 yılında bu işe uyanmış ve çalışmalara başlamış. Kuzey Kutbu ile Norveç ana karası arasındaki Svalbard Takımadasında yapmışlar bu depoyu. Bu da bize “ bu işte bir iş var emme” dedirtiyor. Bence kısaca kendi tohum bankamızı kurmalıyız ve bunu itinayla saklamalıyız. Yaşadığımız coğrafi ortam bu iş için hala en bereketli toprakların ülkemiz sınırları içinde olduğunu göstermektedir. Ancak, beni çok üzen bir konuya da değinmeden geçemeyeceğim. O yılın hükümeti, 2006 yılında çıkarılan 5555 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle yerel tohumların satışına yasaklama getirdi. 10 Mayıs 2013 gazetelerindeki haber şöyle idi; Yerli tohum ekmeye ceza. Yasanın 12. Maddesine göre ilk etapta 10 bin TL para cezası, tekrarı halinde ise 5 yıl faaliyetten men ve tohumlara bakanlıkça el konulacak. Eğer tohumların imhasına karar verilirse, Bakanlık imha edecek ancak masrafları çiftçi ödeyecek. Yahu, düşünsenize şu tohumların başına neler gelmiş. Atalarının emaneti tohumlarla ufacık tarlasında kimseye muhtaç olmadan yaşayan Anadolu insanının bağımsızlık kaynağı olan tarlasına kendi tohumunu ekmeyi sonsuza kadar elinden almak istiyorlar. 2006 yılında ataların emaneti olan tohumların satışını “standartlara uymuyor” diye yasaklamadılar mı? İşte şimdi kıymeti anlaşıldı. Nasıl mı? Tarım üreticisi Türkiye tohumunu ithal ediyor. Dünyanın sayılı tarım üreticisi ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye, tarımsal teknolojide yeterince gelişememenin bedelini son 8 yılda 860 milyon dolarlık tohum ithal ederek ödüyor. Bu haber yeni de değil. 2010 yılının haberi. Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) "Tarımsal Üretim ve Tohumculuk" konusunda yaptığı araştırmaya göre, Türkiye, karpuz tohumunu Amerika’dan, domates tohumunu Fransa, ABD ve Hollanda’dan, lahana tohumunu Almanya ve Hollanda’dan, turşuluk hıyar tohumunu ABD’den satın alıyor.
Anladık mı şimdi bu alemde ne oyunlar dönüyor. Bize kendi tohumumu muzu kullandırmayıp bize tohum satıyorlar.
İyi haberlerim de var. Biliyorum içinizi kararttım biraz ama geçtiğimiz Nisan ayında Türkiye tohumda kendine yeter ülke konuma gelmek için adımlar atmaya başladı. 2017 yılında yüzde 73 olan tohumda ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl yani 2021 yılında yüzde 89'a yükseldi. Bu güzel haberi veren kişi, Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan, birlik bünyesinde tohumculuk, fidancılık, fidecilik ve süs bitkileri sektörlerinin yer aldığını söyledi. 2021'de yaklaşık 210 milyon dolar ithalat ve 185 milyon dolar ihracat seviyesine geldik. Tohumda yeterlilik oranında yüzde 90'lar noktasına gelmiş olduk. 2021 yılında 2020'ye göre ithalat ile ihracat arasındaki açığı yaklaşık 10 puan daha kapatmışız. Bu, sektörün ilerlediğinin göstergesidir. Hadi biraz daha gayret edersek, bir zamanların kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olmamız nedeniyle övündüğümüz günlere döneriz.
Sonuç olarak, 'TSÜAB Tohumculuk Okulu' vasıtasıyla toplumun her kesiminin başvurabileceği, tohum ve tohumculuk faaliyetleriyle ilgili bilgi alabileceği bir platform var artık. Biz arzu ediyoruz ki tohumla ilgili doğru bilgi bu platformdan elde edilsin, bu platforma başvurularak doğru bilgiler alınsın. İnşallah kendi Ata tohumlarımızın değerini anlar ve yeni saldırılardan kendimizi koruruz. Tohumlarımızın değerini bilip kimseye kaptırmayız. Kalın sağlıcakla. Bereketli günler diliyorum.