İNCI TURAN
Pollyanna’nın hikâyesini çoğu kişi bilir sanırım. En kötü zamanlarında bile babasının kendisine öğrettiği mutluluk oyununu oynayan küçük bir kızın hikâyesidir.
Pollyanna, Eleanor H. Porter’ın yazdığı Batı klâsiklerinden birisidir. 1913 Amerika’sında en iyiler arasında yer alarak büyük beğeni kazanmıştır. Birçok dile çevrilmiş olan kitap, günümüzde hâlâ beğeniyle okunan çocuk klâsikleri arasında yerini korumaktadır.
Polyannacılık, kaybedilen herhangi bir şey için üzülmek yerine elindekilerle yetinme ve mutlu olma davranışıdır. Kötü olayların iyi taraflarını görmeye çalışır.
- Arthur Ward der ki: “Gerçek iyimser problemlerin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine de inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları da vurgular, en kötüye açıktır ama en iyiyi de bekler, şikâyet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.”
Bugün ise pozitif bakış açısının simgesi hâline gelmiştir Pollyanna. Bunu, yazarın samimî kalemine ve belki de bir yönüyle ‘Güzel gören güzel düşünür’ prensibini ilke edinmesine bağlayabiliriz. İnsanlığın mutluluğa ne kadar da hasret olduğunu görüyoruz aslında bu kalem yardımıyla. Tebessüme, kalbî sevinçlere susamış ruhlarımız var bizim.
Şimdi de kitaba adını veren Pollyanna’dan bahsedelim biraz.
Pollyanna, hayatta her şeye olumlu yaklaşmaya çabalayan bir kızdır. Günlük hayatımızda kavga sebebi olabilecek, insanı üzüntüye sevk edecek olaylara karşı bile güler yüzle yaklaşmayı denemektedir Pollyanna. Babasından öğrendiği bu hayat felsefesine de ‘mutluluk oyunu’ adını vermiştir. Meselâ, akşam eve geç geldiği için teyzesinin ona ceza olarak verdiği ‘bir bardak sütü’ sevinçle karşılamakta ve sütü çok sevdiğini ifade etmektedir. Oysa kitabın satır araları dikkatle incelendiğinde, Pollyanna insanlara karşı durumu idare eder gibi gözükmesine rağmen gece yatağında yalnız kaldığında gözyaşlarına boğulmaktan kendini alamamaktadır. Kolunun kırılması olayında da Pollyanna’nın ‘mutluluk oyunu’ zora girmiştir. Mutluluk Oyununun en ciddî sıkıntılarından birisini de, Polyanna’nın babasının ölümü oluşturur.
Pollyanna’nın mutluluk oyunu kısaca böyle. Günümüz dünyasına baktığımızda bu gibi davranışlarda bulunmak zorunda kalan ne çok kişiyiz, öyle değil mi? Var olan savaşlar, ülkelerin birbirlerini adeta kırmak, yok etmek için çırpınışları nasıl mutlu edebilir ki bizleri… İnsanı insana kırdıran tek sebebi bizden farklı düşünen insanlara saldırmak olan bir savaş… İnsanlığın ruhunu yitirdiğini düşündüren bir yüzyıl… Bu şartlarda Pollyanna’yı anmak çok da şaşırtıcı değil, ne dersiniz?